Meclis’te kabul edilen İklim Kanunu Teklifi, muhalefetin eleştirdiği ve ‘doğa katliamına yasal kılıf’ olarak nitelendirdiği yasa, TBMM Genel Kurulu’nda kabul edildi.
Geçmiş dönem AKP milletvekillerinden ve MKYK Üyesi olan Metin Külünk, yasalaşan İklim Kanunu’na karşı sosyal medya hesabından tepki gösterdi.
Külünk tepkisini şu sözlerle dile getirdi:
“Anayasa ile yasalaştırılmış olan İklim Kanunu, halkımızın itirazlarına karşın Meclis’ten oy çokluğu ile geçmiştir.
“İnatlaşmanın Sonucudur”
Bu durum inatlaşmanın bir sonucudur. Kanunun içeriği teknik olarak, bürokrasinin ve bazı sivil toplum kuruluşlarının katılımıyla hazırlanmış bir tekliftir.
Ancak, köydeki çiftçiden şehirdeki vatandaşlara kadar herkesi ilgilendiren bu kanun, halkımızla istişare edilmeden ve aceleyle geçirilmiştir;
İsrail İran’a saldırırken ve dünya başka konularla meşgulken, Leman dergisinin polemikleri ve provokasyonları gündemdeyken Meclis’ten geçirilmiştir.
“Kim Kazanacak?”
Şimdi gelecekte neler olacağını hep birlikte göreceğiz. Soruyoruz: Bu kanun kimin lehine, nasıl bir kazanç sağlayacak? Türkiye halkı bu kanundan kar etmeyecek çünkü ek maliyetler getirecek, kazanan yine sermaye olacak.
Ülke açısından bu kanunla kaybeden Türkiye olacak; peki kazanan hangi küresel güç olacak? Gazze’de soykırım yapan mı kazanacak?
İnsanları LGBT ile “çürüterek” aileyi bitirmeye çalışan mı kazanacak? Sanayi, tarım ve özellikle hayvancılık alanında “karbon salınımı fazla” diyerek ülkeyi tehlikeye atan bir çaba var mı?
İklim yasası, ülkenin gelişim sürecine engel olacaktır. Türkiye iklim değişikliğinin sebebi mi olmuştur? Sorumlu olmadığımız bir konuda küresel baskılara “evet” demenin anlamı nedir?
“İçeride Tehlike Var”
İstanbul Sözleşmesi’nin kabulünden sonra 8 yıl boyunca LGBT örgütlerinin operasyonlarına maruz kalan bu ülkenin evlatları, teklife ‘evet’ diyen herkesin sorumluluğunu paylaştı. Şimdi aynı tutum devam ediyor; Dünya Bankası 3 milyar dolarlık kredi verecek. Umarım bu kredi için iklim sözleşmesinin şartları talep edilmez.
3 milyar dolarlık bir krediyle ülkenin iradesi riske atılabilir.
İklim değişikliği yalanı üzerine kurulan dünya tek tipleştirme arzusuyla, Paris İklim Sözleşmesi’ne entegre edilen yerli İklim Kanunu’nun ülkenin yaşamına etkilerini göreceğiz.
Gelecekte yapay et dayatmasıyla mı karşılaşacağız? Köylerdeki hayvancılığı bitirmek için salgın tartışmaları mı başlatılacak?
“Gıda Endişesi”
Yakın bir gelecekte insanlar koyun, inek ve tavuk eti tüketemeyecek mi? Her adımda “karbon emisyonu” adı altında ek vergiler mi eklenecek?
Hava kirliliği için izin mi alınacak? Karbon şirketleri arasında mu-monopol mü devam edecek?
Tebliğ ettik, Allah ve halkımız şahittir. Devletimizin ve gençlerimizin geleceğini bu gibi baskılarla tehlikeye atmak istemiyoruz.
Kabul edenler tarihin her şeyi hatırladığını ve zamanı geldiğinde hatırlatacağını unutmamalıdır.”
